Wadephul’un, Suriye’deki yıkımın boyutlarına dikkat çekerek mültecilerin kısa vadede geri dönüşünün “çok sınırlı ölçüde mümkün” olduğunu söylemesi, Birlik partileri içerisinde derin bir görüş ayrılığına yol açtı.
Wadephul, Şam yakınlarındaki harabe bir mahallede yaptığı açıklamada, “Burada insanların insanca yaşaması neredeyse imkânsız. Bu şartlarda geniş çaplı geri dönüşten bahsetmek gerçekçi değil,” ifadelerini kullandı. Ancak bu sözler, özellikle CDU ve CSU içinde “geri dönüş stratejisini zayıflatmak” olarak yorumlandı.
Parti İçi Tepkiler: “Geri Dönüş Stratejisi Zedeleniyor”
CDU Meclis Grup Başkanvekili Günter Krings, Wadephul’un açıklamalarının “bağlamından koparıldığını” savunsa da, partiden bazı isimler bu yaklaşımın Almanya'nın sert dönüş politikasını sulandırdığını düşünüyor.
Özellikle güvenlik odaklı politikalar izleyen kanat, Suriye’deki belli bölgeler için “zorunlu geri dönüş” seçeneğinin hâlâ geçerli olduğunun altını çiziyor. Bu yaklaşım, partinin ileriki dönemde daha sert ve net bir mülteci politikası izlemesi gerektiğini savunanlar tarafından destekleniyor.
İçişleri Bakanlığı: “Sınır Dışı Hazırlıkları Devam Ediyor”
Alexander Dobrindt liderliğindeki İçişleri Bakanlığı ise Wadephul’un sözlerine rağmen geri gönderimlere yönelik hazırlıkların sürdüğünü açıkladı. Bakanlık sözcüsü, Suç işlemiş veya koruma statüsünü kaybetmiş Suriyelilerin sınır dışı edilmesinin “devletin görevi” olduğunu belirtti.
CSU: “Geri Dönüş Protokolü İşletilmeli”
Koalisyonun küçük ortağı CSU ise tartışmayı daha da sertleştirerek, hükümetin koalisyon protokolünde yer alan “Suriyeli mülteciler için dönüş yolları hazırlanmalı” maddesinin uygulanması için baskı kuruyor. CSU yöneticileri, güvenli bölgeler oluşturulmadan geniş çaplı dönüşün mümkün olmadığını kabul ederken, uzun vadeli stratejinin kararlılıkla sürdürülmesi gerektiğini savunuyor.
Almanya’da mülteci politikasına dair derinleşen bu görüş ayrılıkları, güvenlik, insani sorumluluk ve uluslararası hukuk arasında denge kurma arayışının ne kadar zor olduğunu bir kez daha gösterdi.