Temmuz 2025 enflasyon verilerinin açıklanmasının ardından, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)’e karşı açılan dava, milyonlarca emekli açısından kritik bir sürecin kapısını araladı. Açıklanan verilere göre, temmuz ayında aylık enflasyon %2,06, yıllık enflasyon ise %33,52 olarak gerçekleşti. On iki aylık ortalamalara göre artış ise %41,13 oldu.
Ancak bu veriler sonrası TÜİK’in hesaplamalarına yönelik eleştiriler yeniden gündeme geldi. Ekonomist, sosyal güvenlik uzmanı ve mali müşavir Murat Bal, kamuoyuyla paylaşılmayan veri sepeti ve düşük açıklanan oranlar nedeniyle açılan davanın sonucunun, emekli maaşlarında ciddi bir artışa yol açabileceğini vurguladı.
Bal, “Eğer bu dava kazanılırsa, TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranlarının yeniden hesaplanması gündeme gelebilir. Bu da doğrudan emekli maaşlarına yansıyacak şekilde önemli bir artışı beraberinde getirebilir,” ifadelerini kullandı. Gözler şimdi mahkeme kararına çevrilmiş durumda.
Bal, TÜİK’in hesaplama yöntemini telif hakkı kapsamında değerlendirerek kamuoyuna açıklamaktan kaçındığını söyledi. Aynı zamanda kurumun “sadece oran açıklarım, zam benim sorumluluğumda değil” şeklindeki savunmasını, gerçek hayatla bağdaşmayan bir yaklaşım olarak değerlendirerek şöyle konuştu:
Artık halkımızın diline yerleşmiş TÜİK enflasyonu şeklinde yerleşmiş bir tabir var. TÜİK'le alakalı olan mevzuda ben birebir yaşadığımız gerçek bir örnekten yola çıkarak konuyu anlatacağım. Şu anda TÜİK'e karşı açılan bir dava var. TÜİK'in enflasyon oranlarını düşük açıklaması, enflasyonu oranlarını açıklarken kendisi sepetini açıklamaması gibi sebeplerle açılan bir dava var. Eğer bu dava kazanılırsa bütün emeklilerin maaşlarında çok ciddi manada bir artış olabilir. Davanın ben sosyal güvenlik müşaviriyim. Bunu şundan dolayı anlatıyorum, TÜİK'in verdiği cevabı ben size söylemek istiyorum. TÜİK diyor ki, “ben sadece oran açıklıyorum, zammı ben yapmıyorum. Hükümet yapıyor, o benim sorumluluğumda değil” diyor. Yani diyor ki ben sadece oran açıklıyorum. Ondan sonrası beni ilgilendirmiyor. İkinci olarak TÜİK bu oranı bulmak için yaptığı çalışmayı telif eseri sayıyor. Yani bir sanatçının bir eser yazdığını düşünün. Bir şarkı yazdığını düşünün. Yani bunu ister söyler, istediğine verir, o okur. Ötekine vermez, o okuyamaz. Bunun gibi düşünün telife tabi şey olduğu için bunu bildirmek zorunda olmadığını söylüyor. Yani verilen cevapların ne kadar gerçek hayattan kopuk olduğunu, hayatın olağan akışına aykırı olduğunu sizlerin takdirde bırakıyorum. Durum maalesef ki böyle.