Türkiye'de konut sektöründe yaşanan krizin boyutu çok farklı, bu defa erişilebilirlik sorunumuz var. Geçmişte fiyatların patladığı dönemde insanların bir alım gücü vardı. Eşinizle birlikte çalışarak bir ev satın alabiliyordunuz 10 yıllık ya da 5 yıllık krediyle ve eşlerden birinin maaşı krediyi ödemeye müsaitti. Ancak şu anda özellikle enflasyonun altındaki maaş artışları ile ücretlilerin büyük bir bölümünü fakirleştirdi. Bu da alım gücünü düşürdü. Bugün 5 milyonluk bir konut ortalama TÜİK verilerine göre 5.2 milyon lira şimdi 5 milyonluk bir konutu teknik olarak bir emekli karı koca ya da halen çalışan öğretmen karı koca alamıyor. Siz 5 milyonun taksiti aylık 200.000 liranın üzerinde.

Yani istediğiniz kadar faizi indirin, bu erişilebilirlik sorununu, gelir adaletsizliğini çözmediğiniz sürece konuta erişim olmayacaktır. Elbette konut fiyatlarında yeniden bir manipulatif hareketler olacaktır. Ama bu zaten kilitlenmiş bir durumda olan konuta erişilebilirliği daha da imkansız hale getirecektir. Bana göre önümüzdeki yılın ana sorunu konuta erişilebilirlik olacak. Yani insanlar artık teknik olarak konut alamayacak. Fakat TÜİK verilerine göre halen konutlar satılıyor. Bunları kim alıyor? Bakın bu satıldığı iddia edilen rakamların büyük bir bölümü kentsel dönüşümle ekstradan verilen tapularla alakalı, biraz da doğudaki depremle ilgili bir durum. Çünkü deprem konutları teslim edildi. Gerçek anlamda biz konutun satılmadığını inşaat şirketlerinden görüyoruz. İnşaat şirketlerinde şu anda Türkiye'de konkordatoda ilk sırada tekstilin arkasından ikinci inşaat sektörü geliyor.

Kaynak: Yeniçağ