DÖRT MEVSİMMİŞ DİYORLAR

Sevmiyorum ne sonbaharı ne de kışı. Hoşlanmıyorum ne ilkbahardan ne de yazdan. Sevmiyorum evet sonbaharı; kıskanıyorum yaptıklarını fazlasıyla, hiçbir şeyi içinde tutamayıp dökmesine hayranım mesela ve rüzgarla olan dostluğuna. Kan revan içinde yaşarken biz zavallı köksüz ayaklar, onun bu denli ölüm kokmasına tahammül edemiyorum.

Sevmiyorum kışı; onun bu denli serseri olmasından hoşnut değilim. İstediği miktarda yağmasından, kafasına esince gürlemesinden, nöbetler şeklinde şimşek çakmalarından muzdaribim. Ah tek sihirli yanı her yeri beyaza boyayan mükemmel fırça darbesi kar taneleri. Ama onun bile can yakan noktaları var, üşüyen kediler ve açlıktan deliren köpekler, evsiz binlerce insan, binlerce karanlık nokta üzerine temas bile edemeyen sahte kar taneleri.

Hoşlanmıyorum ilkbahardan tam bir Pollyannacılık örneğidir kendisi. Bahar bahçe oluverir yüreklerimize, küllerimizden doğar gibi desene. Ama her ilkbahar bir yıkımdır bizlere. Geçmişin üstüne çekilen sünger misali, acıların üstüne eklenmiş şeker gibi, her şeyden öte kandırır gibi ilkbahar.

Hoşlanmıyorum yazdan, tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor bedenleri, kıvranan ruhları görüyor işte o vakit gözlerim. İsyan etmeyi öğretiyor aynı zamanda biraz. Yanıyoruz, yakılıyoruz cehennem misali, cenneti çalınmış çorak bir mevsim oluveriyor yaz.

Dört mevsimmiş diyorlar, eksik bir şeyler var efendim, gizlenmiş bir şeyler var. Bunu hissediyorum efendim bunu hissediyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar