Celal Şengör 'kaçış yok' sözleriyle duyurdu: Türkiye, o ülke ile komşu olacak
Jeoloji profesörü Celal Şengör, dünyada devam eden kıta hareketliliklerine dikkat çekerek, bu durumun Türkiye'nin de konumunun değişmesine yol açacağını öne sürdü. Türkiye'nin milyonlarca yıl sonra Libya ile kara komşusu olacağını iddia etti.

Ünlü yer bilimci Profesör Doktor Celal Şengör, dünyanın jeolojik evrimine dair dikkat çekici öngörülerde bulundu. Şengör'e göre, küresel çaptaki kıta hareketliliği Türkiye'nin coğrafi konumunu kökten değiştirecek ve milyonlarca yıl sonra ülkemiz bir Afrika devletiyle kara komşusu haline gelecek.
YAPTIĞI AÇIKLAMALAR HAYRETE DÜŞÜRDÜ
Prof. Dr. Celal Şengör, levha tektoniği teorisinin ışığında yaptığı değerlendirmede, Dünya'nın dış katmanını oluşturan büyük levhaların sürekli hareket halinde olduğunu vurguladı. Bu hareketlerin, kıtaların kayması, dağ oluşumları ve depremler gibi jeolojik olaylara neden olduğunu belirten Şengör, Türkiye'nin de bu dinamik sürecin aktif bir parçası olduğunu ifade etti.
Sözcü'deki habere göre; Prof. Dr. Celal Şengör, katıldığı YouTube canlı yayınında şaşırtan bir iddia ortaya attı.
Geçtiğimiz aylarda Karadeniz'deki gazların yüzeye çıktığını ve bu durumun Karadeniz'in patlamasına yol açacağını belirterek tartışmaların fitilini ateşleyen Şengör, kıta hareketliliğinin de Türkiye'nin fiziki konumunu tamamen değiştireceğine dikkat çekti.
TÜRKİYE İLE LİBYA KOMŞU OLACAK
Dünyanın belirli aralıklarla tek bir kıta haline geldiğini aktaran Şengör, milyonlarca yıllık süreç içerisinde oluşacak Yeni Pangea'dan Türkiye'nin nasıl etkileneceğini açıkladı. Uzman isim, Akdeniz'in kapanacağını belirterek, 10 milyon yıl sonra Türkiye ve Libya'nın komşu olacağını öne sürdü.
'AVRUPA KITASI PARAMPARÇA OLACAK'
Kıta değişimlerinin Türkiye ile sınırlı kalmayacağını belirten Şengör, bu durumdan en çok etkilenecek coğrafi bölgenin Avrupa olduğunu söyledi. Kıta Avrupa'sının tamamen parçalanacağını aktaran uzman isim, Batı Avrupa'nın bir ada haline geleceğini vurguladı.
Şengör, Amerika ve Asya'nın da 'büyük ihtimalle' çarpışacağını belirterek, "Mesela 10 milyon yıl sonra Libya ile öpüşüyoruz. Bugünkü hıza bak, biz gidip Libya ile birleşiyoruz. Ve yavaş yavaş Doğu Akdeniz kapanıyor.
Bu dönüşümlerden en çok etkilenecek ülkelerden biri de Türkiye. Akdeniz tamamen kapandığında yeni bir dağ kuşağı oluşacak ve burada Türkiye'nin çevresi çok fazla değişecek. İklimi dahi değişecek." ifadelerini kullandı.
Levha Tektoniği Teorisi nedir?
evrimagaci.org sitesinde aktarılanlara göre; Avustralyalı jeolog Eduard Suess, 1885 yılında yayımlanan "The Face of Earth" adlı kitabında o zaman için oldukça dikkat çeken bir kıtadan bahsetmişti, "Gondwanaland". Gondwanaland adını verdiği süperkıta Güney Amerika, Afrika, Arap Yarımadası, Hindistan ve Avustralya ve Antartika'yı içine alan, tek bir kara parçasıydı. Suess, bu antik süperkıta hipotezini, Geç Paleozik döneme ait bitki fosillerinin, bu saydığımız kıtlararın birleşim noktalarında ortak olarak bulunması ve bu bölgelerin güney kıyılarında yer alan kayaç istiflerindeki buzullaşmalarına dayandırıyordu. Bitki ve hayvan göçlerini olanaklı hale getirmenin ve Antarktika buzullarının yer almasının nedenini, bu güney kıtalarının kara köprüleriyle izah ediyordu.
1910 yılına geldiğimizde Amerikalı Jeolog Frank B. Taylor, kıta kayması (İng: "Continental Drift") hipotezini geliştirdi. Suess'in Asya'da sürdürdüğü çalışmalarında yaptığı gözlemleri de dikkate alan Taylor, bu hipotezi sayesinde kıtaların ve sıradağların, ilk etapta nasıl oluştuklarını ve zaman içerisinde nasıl değiştiklerini açıklamayı başardı. Kıtaların kayması adını verdiği olayların, Dünya'nın 100 milyon yıl kadar önce Ay'ı yakalaması ile ortaya çıkan gelgit kuvvetlerinin etkisi olarak belirtiyordu. Gelgit kuvvetinin başlangıçta kutuplarda yer alan kıtaların parçalanmasına ve parçaların ekvatora doğru sürüklenmelerine yol açtığını söylemekteydi. Sürüklenen kıtalar sıkışarak sıradağları oluşturuyordu. O dönemde Dünya'nın ve Ay'ın yaşı, bugünkü kadar net bir şekilde bilinmiyordu; dolayısıyla bu açıklama, henüz gerçeği yansıtmaktan uzaktı - ama doğru yönde, doğru adımlar atıldığını gösteriyordu.
Aynı dönem araştırmalarını sürdüren Alman meteorolog ve jeofizikçi Alfred Lothar Wegener, 1915'te yayımladığı "The Origin of Continent and Oceans" kitabında, Kıta Kayması Teorisini geliştirip, teoriye kendi perspektifinden yeni bir hipotez de eklemişti: Dünya 200 milyon yıl öncesinde, Pangea adını verdiği tek bir kıtadan ve onu çevreleyen Güney kutbundaki Panthalassa adındaki tek bir denizden başlayarak günümüzdeki halini almıştı. Kıtaların birbirinden ayrılmasının ve uzaklaşmasının nedenini, kıtaların okyanuslar üzerinde kayıyor olmasına bağlıyordu.
Wegener'in bu teorisinin kanıtlarını ise kıtaların jeolojik ve coğrafi açıdan birbirine yap-boz parçaları gibi uyuyor olması, farklı kıtaların birleşme noktalarında aynı olan flora ve fauna dağılımı, kıtalardaki kayaç dağılımı ve farklı kıtalarda ortak olarak bulunan fosillerin dağılımı oluşturuyordu. Güney Amerika kıtasının Afrika ile eşleşmesi, İskoçya ile Kanada kıyılarının uyumu, Hindistan'da ve Avustralya'da bulunan benzer "brachiapod" fosilleri, Afrika ve Güney Amerika'da bulunan tarih öncesi sürüngenlerden Mesosaurus fosilleri, Hindistan'da, Güney Amerika'da ve Antarktika'da yer alan birlikte oluştukları belirlenen geç karbonifer buzulları, Wegener'in sunduğu kanıtlardandı.
1950'lere gelindiğinde okyanus tabanlarından elde edilen sonar veriler ve paleomanyetizma çalışmaları, bu teoriyi güçlendiren yeni kanıtların keşfedilmesini sağladı. 1961'de Dietz ve Hess, "Deniz Tabanı Yayılması" kuramını geliştirdiler. Böylece Wegener'in söylediğinin aksine, kıtaların okyanusların üzerinde hareket etmediği, okyanusların da kıtalarla birlikte hareket ettiğini ortaya koyuyorlardı. Kıtasal Yayılma Kuramı'nın okyanuslarla ilgili çeşitli gözlemleri açıklayamıyor olması, bu yeni kuram sayesinde çözülüyordu: Mantodan yükselen magma, yanlara doğru yayıldıkça, deniz tabanı sırt zirvesinden öteye doğru taşınmaktaydı. Bu da sadece kıtaların değil okyanusların da hareket ettiğini, magma hareketlerine bağlı olarak birbirlerinden uzaklaşıp yakınlaşabildiklerini gösteriyordu.
1963'te o dönem henüz tam olarak açıklanamamış olan jeomanyetik ters çevirme (coğrafik kuzey ve güney aynı kalırken, manyetik kuzey ve güneyin yer değitirmesi) ve deniz tabanı yayılması fikirlerini birleştiren Vine ve Matthews, deniz sırtlarının yayılma hızlarını belirlemeyi başardılar. Bu durum paleomanyetizmanın kıta sürüklenmesi ve deniz taban yayılması kuramlarını açıklamakta kullanılan en ikna edici fikir olmasını sağlamaya devam ediyor.
Günümüze geldiğimizde, kıtaların oluşmasının ve birbirinden ayrılarak uzaklaşmasının, "ateş küre" olarak bilinen yer katmanındaki sıcak ve akışkan magmanın hareketi sonucu gerçekleşen levha hareketleri nedeniyle oluştuğu kanıtlanmıştır. Karaları ve okyanus tabanlarını yani yerkabuğunu oluşturan ve magma üzerinde hareket eden parçalara, "levha" ya da "plaka" denmektedir. Levha, "kıta" anlamına gelmemektedir; üzerinde kıtaları ve okyanusları barındıran tabakalardır.